İçeriğe geç

Yediğimiz, İçtiğimiz Değişiyor!

Teknolojide yapılan yenilikler, istediğimiz her şeye kolay ulaşabilmemiz, Z kuşağının diğer kuşaklardan faklı olması, kültürlerin evrilmesi gibi değişimlerin oluşması, beraberinde yükünü, krizini, yeniliklerini getirirken diğer taraftan da farklı bir yemek kültürünü de getirmiştir. Şehirlerde, kasabalarda yaşam şeklimiz, hayat tarzımız değişiyor. Çalışma temposunun, çalışma saatlerinin değişmesiyle birlikte doğal olarak yemek yeme alışkanlıklarımız da değişiyor. Çalışma şeklimize bağlı yemek yeme alışkanlıklarımızda farklılaşıyor. Bunun sonucunda son yıllarda hem Dünya da hem de ülkemizde beslenme alışkanlıkları adına tarz ve şekil olarak ciddi değişimlerin oluştuğunu söyleyebiliriz. Artık eskisi gibi sabah, öğlen, akşam günde üç öğün yemek yemiyoruz. Günde defalarca, ara ara yemek yiyoruz. Sürekli bir atıştırma halinde oluyoruz. Özellikle genç nesil oturup bir öğün yemek yemek için efor sarf etmiyorlar, acıktıkları zaman atıştırmalıklarla karınlarını doyuruyorlar ve işlerine devam ediyorlar.

Surveygoo’nun Amerika’da yaptığı bir araştırmaya katılanların %92’si kahvaltı, öğle yemeği ya da akşam yemeği yerine atıştırdıklarını söylemişler. Bu oran dünyada da çok farklı değil. Bugün yeme-içme dünyasında yeni bir terim var: SNACKFICTION.

Yediğimiz, İçtiğimiz Değişiyor!

 

Artık atıştırmalıklar günlük yaşamımızın bir parçası haline geldi. Önceden atıştırmak için kuruyemiş, meyve tercih ederdik. Sonradan hayatımıza patlamış mısır, cips, paketli ürünler girdi. Bir süre sonra bunların yanına smoothieler, granola barlar katıldı. Bakkallarda, marketlerde, kantinlerde, AVM de, okulda her yerde binbir çeşit atıştırmalıklara ulaşabiliyoruz. Peki ulaşılması oldukça kolay olan bu atıştırmalıkları tüketirken ne yediğimizin farkında mıyız?

Yediğimiz, İçtiğimiz Değişiyor!

İçinde Çin tuzu olan, Kanserojen madde barındıran, yağ deposu olan, aşırı tuz içeren ve bunların yanında daha saymadığım, vücudumuz için son derece tehlikeli maddelerden oluşan, yiyecekleri hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz ve tüketiyoruz. Aslına bakarsanız biraz önce okuduğunuz son cümlenin yüklemini değiştirmek bizim elimizde, ‘’tüketiyoruz’’ kelimesine ufacık bir değişiklik yapıp artık ‘’tüketiyorduk’’ deyip hayatımıza devam edebiliriz. İşe neden bunları tükettiğimizin cevabını bularak başlayabiliriz. Yemek yemenin stresle doğrudan ilgisi olduğunu biliyoruz. Belirsizlik, endişe ya da heyecan karşısında bir kutu çikolataya saldırmak herkes için tanıdık bir durum. Her gün kendini hissettiren, uzun süreli, kronik stres karşısında devreye giren hormon kortizol. Kortizolun başka işlevlerinin yanı sıra bir özelliği de iştah açması. Stresin uzun süreceğini anladığı anda vücudun verdiği reaksiyon, bol bol yiyip, enerji depolamak oluyor. Kortizol ve kilo alımı arasındaki ilişki onlarca araştırmaya konu olmuş. Özellikle tuzlu, tatlı, yağlı yiyecekleri seçmemizi de bu depolama ihtiyacına bağlıyor uzmanlar. Bunları önlemek adına hayatımızı yavaşlatmak ve stresi azaltmanın dışında ne atıştırdığımıza dikkat edebiliriz. Bu noktada karşımıza sağlıklı atıştırmalıklar çıkıyor.

 

Yediğimiz, İçtiğimiz Değişiyor!

 

Yukarıda anlattıklarımızdan kurtulup artık doğal ürünleri tercih edenlerin oranı hiçe sayılmayacak kadar arttı. Mikro seviyede gündelik hayatın kargaşası, makro seviyede ise çevre kirliliğinin vardığı vahim nokta bizi tüketimde doğala sığınır hale getirdi. Mümkün olduğu kadar katkısız, “temiz” yemek ve daha basit, net, tasasız bir hayat sürdürmek istiyoruz. Doğal olanı tüketmek ve hayatımıza da bunu yansıtmak şüphesiz ki şehir karmaşasından, trafikten, bitmeyen problemlerimizden bizi bir nebze uzaklaştırıyor. Cips, patlamış mısır, çikolata yemek yerine artık kurutulmuş meyve, kuruyemiş tercih ediyoruz. Sağlıklı atıştırmalık listesi oldukça uzun ama kısaca şöyle denebilir: hızlı enerji veren besinlerden uzak durmalı. Son olarak söylemek istiyorum ki, beslenmek sadece ihtiyaç değil, bir zevktir. Yemekten son derece zevk aldığımız ürünleri tüketirken bedenimizi de unutmamak gerekiyor. Çünkü bunu hakkediyoruz.